Son birkaç haftadır TV kanallarında ve magazin afişlerinde aynı silüetlerin haberlerine denk gelmek tabiri yerindeyse halka gına getirdi. Bir süre Güllü’nün ölümü ile meşgul edilen kafalar şimdi de Habertürk’ün kusursuz genel yayın yönetmeni Mehmet Akif Ersoy’un ve aynı kanalın spikeri Ela Rumeysa Cebeci’nin maceraları ile dolduruluyor.Şimdi de bu zatların dahil olduğu uyuşturucu alemine geldi sıra.Çok da dikkate değer mi? Bence hayır,neden mi? Son birkaç yıldır ülkemizin ıssız sokak köşeleri uyuşturucu merkezine dönüşmüş,kontrol edilemeyen yüzlerce mekanlarda esrarı,kokaini alabildiğine…Parklarda,kenar mahallelerde hiç bir şeye erişemeyenler sentetik uyuşturucu ile idare ediyor,daha aristokratlar,kendi şatolarında daha itibarlı kokain partileriyle gönül eğlendiriyor.Özellikle metropol şehirlerde uyuşturucuya el sürmemiş gençleri bulmak neredeyse çok zor,açık söylemek gerekirse kullanmayanı dışlar olmuşlar.
Operasyonlar iyi hoş fakat işin sonuç kısmından ibaret,iki üç gözaltı arada bir tutuklama,kaldı ki ismi geçenler tüketici sınıfında.Peki ya üretenler? İmal edenler? Sonra bu malları tırlara,gemilere yükleyip taşıyanlar ve bunun ülkeye sokulmasına peşkeş çekenler? Asıl operasyon yolda gördüğün karıncaya değil de karıncanın yuvasına yapılmaz mı? Daha geçenlerde Türk bir şahsın gemisinde yurt dışında yakalanmadı mı 400 ton kokain? Yakalanmasa nereye gelecekti bu kadar tonlarca mal? Tabi ki Türkiye’ye,sonra biz bu malları kullananların peşine düşecektik yine.
Yazıyoruz,çiziyoruz ama değişen bir şey yok,aynı tas aynı hamam.Suni gündemler yine yaratılır,milletin kafası yine boş boş şeylerle doldurulur.Mesele ne gördüğün,duyduğun değil,mesele arkada duran büyük resmi algılayabilmek.