Yüzün çok güzeldi

17 Ocak 202573

Yüzüğün parmağında göz kamaştırıcıydı. Seneler sonra benden çok sonra – soğuk yüzü zamanın- kalbini üşütmüştü belliki. Bakışların eskilerden kalma tanıdık ışıltısıyla selamlıyordu yüzümdeki eski tanıdığı. Eskicinin bile hurda niyetine sahiplenmediği – zaman eskisinin- ayak üstü muhabbetine tanıklık eden cadde heyecanlanmıştı. Ağaçlar ayakta selamlıyordu iki eskimeyen iflah olmazı. Parkeler göz kırpıyordu kaldırımlara. Köprü her zamankinden daha bir üstten bakıyordu ırmağa. Yüzün çok güzeldi,Yüzüğün parmağında göz kamaştırıcıydı.Hala eski sevimliliğinle karşımda ayaktaydın ve mabedimde ruhumu secdeye kapatıyordun. Yakarışlarım isyana dönüşüyordu içimde ve alev topu halinde fetihten fetihe koşuyordu ufuk çizgimde. Bir nihayet diliyordum tanrıdan dilenci kılığında. Mendilim boştu onca senelere rağmen ama kimse bilmiyordu rengi beyazdı, bembeyazdı son bıraktığın boş mektubun satırları gibi. Veda yoktu, vefa yoktu. Vuslatı istememiştin sende belliki. Senelere inanıp zamanı sırtlanmayı seçmişsin. Hamallığını yaptığın gün aşırı sitemlerin seni ruhuma hapsetmiş. Azmettiricisi olduğun tutukluluk halime demir parmaklıklar ardından mavi gökyüzünü çok gören suskunluğunla vazomdaki susuz kuruyan çiçeklerden ne farkın vardı. Dokunsam senelerin yorgun yükü sızlanır. Parmaklarım yabancı şehirlerin yanık türküsünü sazın telinde demlendirirken, parmaklarının sıcaklığını nakarat yapmıştı. Öyle yanıktı, öyle bağrı yanıktı, bir anlıktı. Yüzün çok güzeldi,Yüzüğün parmağında göz kamaştırıcıydı.Senelerin ipe un sermiş rastgele bir zaman diliminde seni kendime yaren kılmıştım. Birde gidişinin ertesinde mütemadiyen özleyişimin yalnızlık halini kara tahtaya çizmiştim kara kalemle. Sonrası hep geceydi sensiz geçmeyen. Kendimden geçen seni, karşımda görünce geçmek bilmeyen senelerin ardından, ardına bakmadan gidişin geldi aklıma, ürperdim. Aklımı başıma almam için önce senelerin acısını hazmetmem gerekmiyor mu? Kim bilir hangi fırtınadan kalma rüzgar artığısın. Ve kaç deniz maviliğini eskittin ruhunun derinliğinde. Kaçıncı uçurtmayım ben göklerinde gri bulutlarına takılan. Seneler önce peşine takılan, aşkı uğruna yakılan. Yüzün çok güzeldiYüzüğün parmağında göz kamaştırıcıydı.Kaybettim ben seni. Geceleri uyuduğumu düşündün oysa ben sobelemek için seni sabahlara kadar sayıyordum. Bir oyun gibi düşündüm ve bu anı senelerce bekledim. Şimdi buldum sen olduğunu düşündüğüm seni. Saymıyordum ve sobelemek için koşmuyordum o kahrımızı çeken nazlı salkım söğütün gövdesine. Karşımdaydın, ruhuma karışmayan duruşunla. Karşımdaydın tüm isyankar tavrınla ve sinirlerimi alt üst eden hiçbir şey olmamış bakışlarınla. Ben anlatıyordum hiç konuşmadan, sen dinlemiyordun susuyordun. Anlatacak o kadar çok şeyim kalmıştı ki, sen doluydun bana. Hesabını sordum onca acının, verecek birşeyin yoktu bana. Alacak verecek oracıkta bir kaç dakikalık bakışla ödeşti. Uzun boylu sakallı kara yağız bir adam anlık iklime müdahale etti ve seni kollarına girerek ruhumdan uzaklaştırdı. Hava bozdu, yağmur çiselemeye başladı yeniden. Ölü toprağı serpiştiriyordu üzerime adeta. Islanmak hiç bu kadar dostane olmamıştı. Yüzün çok güzeldiYüzüğün parmağında göz kamaştırıcıydı.Ardından bakmak hiç bu kadar uzun soluklu olmamıştı.