KAĞITTAN KALPLER

14 Kasım 20251876

Günler,aylar hatta yıllar geçtikçe kaybolup gidiyor adap,efendilik ve cömertliğimiz.
Çocukluk yıllarımızdaki saflığımızdan,utangaçlığımızdan ve tok gözlülüğümüzden eser kalmıyor hayat bizleri değiştirince.Azıcık gözümüz açılıp hayat trafiğinin içine bodoslama dalınca başlıyor arsızlığımız.Hak yemek mi,adam dolandırmak mı,tek ayak üstünde yüzlerce yalan söyleyebilmek mi, hangi donanımı ararsanız mevcut.Yalan söylediğinde yüzü kızaran,iyilik yapmak için yarışa giren ,cömertlikte sınır tanımayan ,elinde ne varsa paylaşan çocuklar ,büyüdüklerinde ne oluyorsa bambaşka insanlara dönüşüyorlar.Kalpler,vicdanlar kağıt misali çok kolay buruşturulup bir kenara atılıveriyor ve zerre pişmanlık…
Çocuk iken çocuklardan gördüğümüz,ailemizden aldığımız bütün kıymetli şeyler,çocukluğumuzu unuttuğumuz andan itibaren buharlaşıp uçuyor.
Sonra,kazanıyoruz,alıyoruz,tüketiyoruz,her şeyin en iyisine sahip olmak ile kusursuz yaşadığımızı sanıyoruz ancak öyle bir an geliyor ki,mutluluk ile mutsuzluk arasındaki o ince çizgide,ne ile nasıl sınandığımızı anlamaya çalışırken buluyoruz kendimizi.Sonra biri dürtüyor,’Neyin var ? ‘ diye,arkasından yine aynı pis çukura düşüyor yalancı bedenlerimiz.Bir daha ki uyanışa kadar,sahte gülücükler,yapay mutluluklar yaratmaya çalışacak kağıttan kalpler,robotlaşmış vücutlarımız.
Oysa,neden beceremiyoruz çocukken bulduğumuz mutluluğun iksirini yaymayı? Neden iyi olamıyoruz ya da mutlu olamıyoruz iyilikten? Küçük şeyler neden yaş arttıkça değerini yitiriyor? Hastalıklar,pislikler ve kötülükler bu kadar kolay yayılabiliyorken,iyilikler ve mutluluklar neden hep saklı kalıyor bir yerlerde,neden yayamıyoruz?
Mutluluğu öyle uzaklarda,parada pulda aramayın derim; mutluluk küçük şeylerde saklıdır,dışarıda aramayın,bilakis içeride,kalplerde yaratın…