BALKANLARDA ACI TARİH -5-
Kosova’nın insanın içini yaralayan acı hatıraları ile yüzleştikten sonra gezimizin bir sonraki durağı Sırbistan’ın Başkenti Belgrat’tı.
Belgrat yolu bayağı uzundu. Belgrat’a giderken küçücük mütevazı bir kasaba karşıladı bizi. Osmanlının Balkanlardaki ilerleyişinin durdurulduğu lakin günümüzde ihtişamını kaybetmiş Çukurova’nın aziimcik büyük köylerinin nüfusu ile eşdeğer nüfusa sahip bir ilçe: Pasarofça.
Takvimlerin 1730 yılını gösterdiğinde Batının sevindiği Türk İslam dünyasının üzüldüğü Balkanlardaki yürüyüşümüzün sona erdiği PASAROFÇA anlaşmasının yapıldığı kasaba.
Belgrat günümüzde Sırbistan’ın en önemli kenti ve aynı zamanda başkenti. Nasıl olmasın ki, Atalarımız Balkanlardaki en büyük üssünü Belgrat kalesine kurmuş. Buradan Balkanlara yön vermeye ve bir medeniyet inşâ etmeye çalışmış.
Belgrat kalesi Osmanlı’nın büyüklüğünün bir nişanesi. Belgrat şehrinin en güzel yerine inşâ edilmiş. Kaleye giriş yaptığınızda Yüz yıldır tüm çabaları ile silmeye çalışılsa da Osmanlı ruhu yine siz karşılıyor. Kalenin içi yapısını anlatan gezi rehberi, işte burasıda İSTANBUL KAPISI dediğinde gezide yer alan herkesi bir heyecan kapladı.
Belgrat kalesi Kanuni Sultan Süleyman zamanında fethedildi. Lakin burayı Fatih Sultan Mehmet’te kuşatıyor alamıyor. Kalede o günü anımsatan bir yer var. Tıpkı diğer yerlerde olduğu gibi Osmanlının izleri birer birer silinmiş sadece bir türbe var. Kalenin burçlarına yaklaştığınızda karşınızda ŞANLI TUNA ve SAVA nehirlerini görüyorsunuz. İstemsizce ve yüksek sesle dudağınızdan şu dizeler dökülüyor. ” Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler.” Ve birden diğer arkadaşlarda şunu söylediler ”TUNA NEHRİ AKMAM DİYOR, ETRAFIMI YIKMAM DİYOR, ŞANI BÜYÜK OSMAN PAŞA PLEVNE’den ÇIKMAM DİYOR”. Allah’ım insanın içi bir hoş oluyor. Oysa Plevne buraya çok uzak. Hem tarih bilmeyişimize hem de hem de tarihi sevişimize.
Burçlarda düşündüm ağladım, ağladım düşündüm. Ah o FRANSIZ İHTİLALİ denen ve Osmanlıya tarihten silen darbe var ya işte o darbenin eseri bizim buraları kaybedişimiz. İki nehrin birleştiği yerdeki adaya baktıkça hüznüm daha da arttı. Atalarıma olan saygımdaki artış bir kez daha tavan yaptı.
Şanlı TUNA mahzun mahzun akıyor ve sanki buraları suyolu yapan akıncıları bekliyordu. TUNA ile vedamız çok zor oldu.
” Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle.’’