BİYOLOJİK KABUS
Çoğumuz belki hatırlamaz; II.Dünya Savaşı esnasında Hiroşima’ya nükleer bomba atılmadan önce Japon askerlerin üzerine uçaklarla kene fırlatılmıştı.Düşünün ki ta o zamanlarda bile bu tarz zararlı haşereler biyolojik bir silah olarak kullanılmaya başlanmış.GATA’da yapılan çalışmaların sonucu da bunu doğruluyor.
Daha önce 2010’lu yıllarda özellikle kırsal bölgelerimizde baş gösteren ve pek çok can alan kene istilası yeniden hortladı.Meseleye sadece fauna biyolojisi ya da sağlık açısından bakıldığında bazı tehditler komplo teorisi gibi gelecektir insana fakat maalesef günümüz teknolojisi, istediği zararlı böceği istediği coğrafyada biyolojik bir silah olarak kullanıp,istilaya sebep olabiliyor.Daha günler öncesinde İran’ın İsrail’de vurduğu binalardan birinin Nes Ziona Biyoloji Enstitüsü olduğu ortaya çıkınca eminim pek çoğumuzun kafada teoriden ibaret algıladığı bu durum gerçeğe dönüşmüştür,yani İran orayı boşuna vurmadı.
Vurulan bu tesiste kene,kokarca ve fındık kurdu gibi tarıma oldukça zararlı böcekler üretiliyor ve farklı ülkelerde biyolojik silah olarak kullanılıyor.ABD’nin benzer şekilde Gürcistan’da kurduğu benzer bir tesis var.Bu zararlıların Türkiye’de her geçen gün hızla yayılmasına istinaden meselenin iddia ya da teorilerden uzaklaşıp artık ciddi bir biçimde araştırılması gerekiyor.Çünkü iş çığrından çıktı.Bu seferki keneler daha farklı,İstanbul’dan,Tokat’tan,Kayseri’de çekilmiş pek çok video var,toplu halde evlere giriyorlar,insan kokusunu çok hızlı algılıyorlar.Sorun sadece kene değil,kahverengi kokarca böceği,uzun antenli turunçgil böceği,şu ana kadar İstanbul’da 13.000’e yakın ağacı kemirip bitirdiğinden söz ediliyor.Tarım Bakanlığı bu böcek türleri ile alakalı resmen kırmızı bülten çıkardı. Bunların hepsi genetiği değiştirilmiş biyolojik birer silah
Bu mesele sadece Sağlık Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’nın güdümünde olmamalı,oradaki bürokratlar biyolojik silahlarla mücadeleyi bilemezler.Zirai ilaçlar ya da doğaya salınan keklikler geçici çözümler üretmekten öteye gidemiyor.Devletimizin bunu bir güvenlik meselesi olarak görüp doğru biyogüvenlik ekiplerini sahaya sürmesi gerekiyor.